Radyo Irmak

Google

31 Temmuz 2007 Salı

Microsoft'un huysuz kadını: Vista Ultimate

Güzelliğine aldanıp peşinden gidenlere maddi manevi çektirmediğini bırakmayan Vista Ultimate'ın arkasına tekmeyi vurma zamanı geldi.Vista Ultimate... Orhan Pamuk kalemle değil de bilgisayarla yazsa, bir romanına şöyle başlayabilirdi: Bir gün bir işletim sistemi upgrade ettim ve hayatım değişti. Ya da fırsat varken ben yapayım.

Olaylar, Microsoft'taki arkadaşların denemem için Vista Ultimate göndermesiyle başladı. İki ay kadar bunu hakkıyla çalıştıracak bir bilgisayar bulmak ve satın almak için uğraştım. Sonunda üzerinde yazılı konfigürasyonunda 2.0 MHz işlemci ve 2 GB sistem belleği olan iki bilgisayar arasında gitmeye başladım. İkisi de T7200 platformunda çalışıyordu ki, bunun T5500'e tercih edilmesi 100 dolar anlamına geliyordu.

Bunlardan biri, kullanmaya alışık olduğum HP'nin Pavilion DV6299EA'sı ve diğeri de Toshiba'nın A200-1BP'siydi. Çok fazla bir yeni oyun fatihi olma beklentim olmadığı için, her ikisinde de DirectX 10 desteği bulunmamasına takılmadım.Yine de görsel performansı düşünerek Toshiba'yı tercih ettim çünkü bunun 256 MB grafik kartı, Turbocache özelliği sayesinde 527 MB belleğe sahipmiş gibi çalışabiliyordu. Böylece Bimeks'e kredi kartımı verdim, yeni dizüstü bilgisayarımı aldım.

Ekranı çalışmayan ilk A200'ümü ertesi gün hiçbir zorlukla karşılaşmadan değiştirebilmem, bozulabilecek moralimi ayakta tuttu. Vista Home Premium yüklü gelen bilgisayarla yaşamaya başladıktan sonra bu tablo bütünüyle değişti. Üzerinde yüklü işletim sistemi 32 bit olan bilgisayara ben de Vista Ultimate'in 32 bitlik versiyonunu upgrade olarak yüklemeye karar verdim.

DVD'yi taktım ve belirttiğim seçimlerimi yaparak yüklemeye başladım. Yükleme işlemi bana fazla gerek olmadan tereyağından kıl çeker gibi gerçekleşince, "bunu kuramayanlar salak olsa gerek" sözleri ister istemez ağzımdan çıktı. O sözün bumerang etkisi ile "sensin salak" diye bana dönmesi beş dakika sürmedi.

Dosya transferini ağ üzerinden yapayım diyerek ağı açmaya çalıştım ama bunun için oluşturulmuş kısayol tuşunda (Fn+F8) tık yoktu. Hızlı başlangıç kitapçığının artık bir anlamı kalmadığını hemen anladım. Ağı açmayı başarmam da para etmedi; XP ile Vista arasında dosya transferi için Bluetooth dahil hiçbir yol bulamadım; gün akşam oldu. Bu arada Fn+ kısayollarının tümünün ortadan kalktığını da öğrendim.

5 GB kapasiteli iRiver MP3-çalarımla kova ile su taşır gibi dosyalarımı aktardım. Film, müzik, vb. yeni taşınılmış evin salonu gibi yığıldı bilgisayarın masaüstüne. Hadi onlarla uğraşmayayım, şu 1.3 megapiksel kamera ile neler yapılıyormuş bakayım, dedim. Kameraya tıkladım, ekran açıldı ama ben yokum.

Girdim internete, bütün Avrupa kan ağlıyor. Çünkü Toshiba'nın Tayvanlı bir firmadan aldığı bu kameraların sürücüsü yok. İş felsefi tartışmaya sardırmış; Vista Ultimate'ı düz mü yüklediniz, yoksa upgrade mi tarzında gidiyor; ne fark eder ki tarzında kıvrılıyor; ve bari çıktığında haberimiz olsun şeklinde son buluyor. Vista'nın en yüksek versiyonunu çalıştıracak şekilde tasarlanan bir bilgisayarda, kameranın sürücüsü ararken en fazla Linux adı ile karşılaşmak da biraz garip, tabii.

Çalışmayan sadece bu değil: DVD-sürücü, aldığı her DVD veya CD için, "abi buna bir format atayım; çiçek gibi olsun" diye bana dönmesi acayip sinir bozucu. 128 MB paylaşımlı ekran kartına sahip eski bilgisayarım HP nx6125'te grafik yetersizliğe takılan içerik, o kadar para verdiğim yeni bilgisayarda bir de yok sayılıyor.

Sadece bu da değil; internetten indirdiğim 340 KB dosya büyüklüğündeki basit bir yapbozu incelemeye alan Vista Ultiamte, "bununla ilgili bilgi topluyorum" diyor; sonra da bu size zararlı diye kapatıyor. Arkadaşımdan geliyor; kaynağına güveniyorum gibi yorumlarınız Vista'yı bağlamıyor.
Aynı durum, diske aktardığınız DivX filmler için de geçerli. Vista için hazırlanmış son Codec'i de yükleseniz, seyredemediğiniz çok sayıda film oluyor. Hatta Vista Ultimate'ta ne kadar ileri giderseniz, geçmişe o kadar saygısızlaşıldığını düşünüyorum.

Uyumsuzluklar bir yana da, ücretsiz eklenti olan açık poker oyunu Hold 'em'de rest ile pass butonları arasında bir metre varken, "Rest çekmek istediğinizden emin misiniz" diye uyarı ekranı çıkarmak ayrı bir saygısızlık. Poker oynarken "Rest! Pardon Pass'mış" deyin bakalım ne oluyor?
Bekleme modundayken kapağını açarak canlandırdığınızda hemen karşınıza çıkan Parola ekranının marşı alması için bazen vurdurmak gerekmesi, bunun gerçek bir görüntü olmadığını gösteriyor. Bu durum genellikle içeride açık klasör ve belge olduğunda ortaya çıkıyor. Bende Norton yüklü olmasının da bu aksamada payı olablir ve hatta deneyimlerime dayanarak öyledir diyebiliyorum.

Hiçbir .pdf dosyası açık değilken, bilgisayarı kapatmaya kalktığınızda gelen "Bir veya birkaç açık .pdf belgesi, sistemin kapanmasını engelliyor" uyarısı tamamen Vista Ultimate'in paranoyaklığı. Yok güzelim öyle bir şey, demek de para etmiyor.

Şiddetli geçimsizlik nedeniyle ayrılmak istediğim Vista Ultimate ile ilişkimiz sadece üzerindeki dosyalara dayanan bir zorunlu birliktelik. Çocuklar büyüyünce biten evliliklerde olduğu gibi, o dosyalarla işim bitince sistem restore edilecek. Tabii bu kolay olmayacak çünkü çalışmayan sürücüler nedeniyle bu dosyalar, DVD'ye yazdırılmak üzere USB bellek ve 5 GB iRiver kullanılarak beni asla yarı yolda bırakmayan Windows XP'nin yüklü olduğu nx6125'e aktarılmak zorunda. Bilgisayarı vermiş bulunduğum eşimden izin almak da cabası. Ferrari'nin önüne at bağlamak zorunda olmak gibi bir şey, yaşadığım.

(Hürriyet)

Kalp krizini haber veren kolye

Uluslararası Elektrokardiyoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Bülent Görenek, hastaların yanlarında taşıyabilecekleri kolye şeklindeki küçük cihazlarla kalp çarpıntısı sırasındaki EKG’lerini hekimlerinin bilgisayarlarına ulaştırmalarının mümkün olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Görenek, özellikle kalp çarpıntısı yakınması olan hastaların her çapıntıları olduğunda hastaneye ya da hekime ulaşmasının gerekli olmadığını ifade ederek, şunları kaydetti: “Bu sistemde hekim bir cep telefonu mesajıyla uyarılıyor. Bilgisayarında hastanın yolladığı EKG’yi görüyor. Daha sonra da hastasını arayan hekim, hemen hastaneye gitmesini ya da telaş etmemesini söylüyor.”

Uzay deneme sahasında patlama



ABD’nin California çölünde, özel bir uzay ve havacılık şirketinin deneme sahasında meydana gelen patlama sonucu 2 kişi öldü, 4 kişi ağır yaralandı.
MOJAVE - Yerel medya, Los Angeles’ın 130 km kuzeyindeki 4 bin nüfuslu Mojave kenti havaalanında bulunan test sahasındaki patlama nedeniyle onlarca metre genişliğinde bir çevreye yayılan enkaz izlerini parçalanmış römork ve otomobiller ile etrafa yayılan toksik maddeyi gösterdi. Patlamaya denenmekte olan bir füzenin infilak etmesinin yol açtığı sanılıyor.

Yerel televizyon kanalları, havaalanında denemeleri süren uzay motorlarının testi sırasında meydana gelen patlamanın, bazı füzelerde yakıt olarak kullanılan azot protoksit tanklarından kaynaklandığını belirterek, bu testlerin Scaled Composites adlı uzay sanayisi şirketi tarafından yürütülmekte olduğunu duyurdular.

Patlamayla ilgili henüz açıklama yapmayan şirketin kurucusu ABD’li mühendis Burt Rutan, 2004’te 15 gün içinde uzaya iki kez çıkmayı başaran şirket unvanı elde etmesi ve bunun karşılığında 10 milyon dolarlık ödülü kazanmasıyla ün kazanmıştı.

Microsoft’un eş kurucusu milyarder Paul Allen’ın mali yönden desteklediği şirketin SpaceShipOne adlı aracı Ekim 2004’deki üçüncü uçuşta 114 km irtifaya çıkmayı başarmış ve ticari uzay çağını başlatmıştı.


Rutan ve Allen, 2010’da New Mexico’nun güneyinde kurulacak bir uzay limanından turist gönderilmesini isteyen İngiliz milyarder Richard Branson’ın şirketi Virgin Galactic ile işbirliği içinde bulunuyor.

Uçak yerine uçan daire geliyor

AMSTERDAM - Hollanda’daki Delft Teknoloji Üniversitesi üyesi Etnel Straatsma, kanatları olan silindir bir gövdeden kurtulmak istediğini belirtti. Straatsma’ya göre geleceğin uçağı uçan daire şeklinde olacak. Straatsma ve diğer mühendisler daha hafif maddeler kullanarak çevre dostu pervaneli uçaklara geri dönmek gibi projeler üzerinde de çalışıyor.Straatsma aynı zamanda, yüzde 50 daha az karbondioksit üreten çevre dostu uçaklar tasarlamayı amaçlayan CleanEra (TemizÇağ) projesinin başkanı. Projenin “greenliner” ögesinin, havayı kirleten unsurların oranını ve sesi azaltan tasarımı ise uçan daire şeklinde.

Delft Üniversitesi’nden Alexander de Haan günümüz uçaklarının ancak yüzde 10-15 daha az karbon emisyonu ve ses üreteceğini, bu rakamın ise her yıl yüzde 5 büyüyen havayolu sanayisiyle yarışamayacağını söylüyor.

Havacılık, yıllık karbondioksit emisyonunun sadece yüzde 2’sinden sorumlu fakat sanayinin çok hızlı büyümesi endişeye neden oluyor. 1999’da yapılan Hükümetlerarası Küresel Isınma Paneli raporuna göre 2050’de hava yolculuğu toplam küresel ısınmanın yüzde 5’inden sorumlu olacak.
Tahminlere göre bir yolcunun hava yolculuğu yaparak neden olduğu karbondioksit emisyonu, aynı mesafeyi arabayla gitmekle eşdeğer.

Modern uçakların çevre dostu olarak ulaşabilecekleri son noktaya geldiklerini belirten Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği’nden Andreas Handeman, köklü bir değişimin gerekli olduğunu vurguladı. Bu değişim ise yeni maddeler kullanarak ve yeni tasarımlara sahip uçaklar üretmek ya da eski modellere geri dönmek ile gerçekleşebilecek gibi görünüyor.
(Hürriyet)

Playstation 3 Türkiye’de satışa çıktı






Japon Sony firmasının yeni oyun konsolu Playstation 3, Japonya ve Kuzey Amerika’dan 4 ay sonra Avrupa, Avustralya ve Türkiye’de de piyasaya sürüldü. Saatlerce kuyrukta bekleyemeyi göze alan Playstation tutkunları sonunda oyuncaklarına kavuştu.Sony firmasının oyun konsolu Playstation 3, Avustralya, Avrupa ve Türkiye’de de piyasaya çıktı.İngiltere’nin başkenti Londra’da soğuğa karşın, uzun saatler kuyrukta beklemeyi göze alan Playstation tutkunları, geri sayım biter bitmez oyuncaklarına kavuşmak için harekete geçti.

Playstation’ı İngiltere’de ilk satın alanlar arasındaki 100’den fazla kişiye birer büyük ekran televizyon da hediye edildi.


Avustralya’daki satışta da benzer görüntüler vardı.


Japonya ve Kuzey Amerika’da 4 ay önce piyasaya sürülen Playstation 3’ün dünyanın diğer bölgelerindeki satışı firma yeterince konsol üretemediği için gecikmişti.


Türkiye’de de 1500 YTL fiyatla satıya sunulan Playstation 3’ün temininde bazı sıkıntılar yaşandığı belirtiliyor. Firma yetkilileriyse, Türkiye’ye ayrılan kontenjanın tamamının ulaştığını ve dağıtımının yapıldığını açıkladı.


Playstation 3, kullanıcılarına oyun oynamanın yanı sıra DVD oynatma ve internete bağlanma imkanı da veriyor. Cihaz, MP3 playerlar ve dijital kameralarla da uyumlu.

29 Temmuz 2007 Pazar

Yeni PlayStation Portable PSP-2000

Sony'nin yeni PlayStation'ı Japonya'nın başkenti Tokyo'da tüm dünyaya tanıtıldı. Yeni PSP, çok daha ince ve zarif görünüyor.

Sony'nin yeni PlayStation'ı Portable PSP-2000 artık satışa hazır.
Dünyaca ünlü teknoloji devi Sony'nin yeni ürünü dün bir basın toplantısıyla tanıtıldı. Japonya'nın başkenti Tokyo'da görkemli bir toplantıyla basına gösterilen Portable PSP-2000, eskisinden çok daha ince ve hafif. Ayrıca yeni PSP daha uzun pil ömrüne sahip ve yükleme süreleri de daha kısa. Fiyatı 162 dolar olan ürünün 6 farklı rengi bulunuyor.
PSP 4.Güncel Teknoloji Haberleri3 inch genişlik ve yüksek çözünürlüklü Lcd ekrana sahip. Yeni PSP eskisinden %33 daha hafif (280gr dan 189Gram'a düşmüş) ve %19 daha ince (23mm'den 18.6mm'ye düşmüş).

iPhone'da Ciddi Güvenlik Açığı

Apple iPhone'un web tarayıcısı Safari'de ciddi bir güvenlik açığı tespit edildi. Zararlı kodları içeren bir web sayfasına girdiğinizde hacker'lar iPhone'un kontrolünü ele geçirebiliyor.

Apple'ın 29 Haziran'da piyasaya sürdüğü iPhone'da ilk güvenlik açığı ortaya çıktı.
iPhone'un web tarayıcısı Safari'de, açığı tespit eden güvenlik şirketi Independent Security Evaluators'ın iddiasına göre zararlı kodları içeren bir web sayfasına girdiğinizde hacker'lar iPhone'un kontrolünü ele geçirebiliyor. Ayrıca bu yolla SMS kayıtlarınızı görebiliyor, adres defterinizden bilgi çekebiliyor, Email şifrelerinizi ele geçirebiliyor, hatta iPhone'un mikrofonundan ses dinleyebiliyor.
Virüs telefonun kablosuz internet bağlantısı aktif olduğunda bulaşıyor. Korsan tarafından ele geçirilen telefon tıpkı bilgisayarlarda olduğu gibi tüm uygulamaları kullanılıyor.
Apple OS X işletim sisteminin kullanıldığı telefon Safari web tarayıcısını kullanıyor. Kablosuz internet erişiminin olduğu herhangi bir yerde kullanıcı telefonun WiFi özelliğini aktif hale geldiğinde virüs telefonu tespit ederek bulaşıyor.
Independent Security Evaluators firması konu ile ilgili bir web sayfası hazırlayıp Apple'ı durumdan haberdar ederek, yakında sorunları giderecek bir yama çıkartılarak sorunun aşılacağı duyuruldu.
Safari web tarayıcısı iPhone haricinde Mac OS ve Windows üzerinde çalışıyor. Ayrıca bazı Nokia telefonların web tarayıcaları Safari temelli. Şimdi Safari'nin diğer versiyonlarında tehlikenin ne seviyede olduğu asıl merak konusu.

Korsan Yazılımla Mücadele Yetersiz

Türkiye, korsan yazılım kullanımının neden olduğu ekonomik kayıplar açısından 22`nci sırada yer alıyor. Bilgi teknolojisi ve telekomünikasyon sektöründeki kuruluşlar için araştırma ve analizler yapan uluslararası araştırma şirketi IDC`nin, korsan yazılımla mücadele amacıyla faaliyet gösteren İş Yazılımcıları Birliği (BSA) ile birlikte yaptığı 2006 yılı "Küresel Korsan Yazılım Araştırması" tamamlandı. Araştırmanın sonuçlarına ilişkin bilgi veren BSA Türkiye Koordinatörü Tolunay Tomruk, korsan yazılım kullanımının geçen yıl 2005 yılına göre 62 ülkede düştüğünü, 13 ülkede yükseldiğini söyledi.
Kişisel bilgisayar ve internet kullanımının yaygınlaşmasıyla korsan yazılım kullanımının da arttığına işaret eden Tomruk, araştırmaya göre korsanlıktan kaynaklanan yazılım sektöründeki kayıpların yüzde 15 oranında artarak 39.5 milyar dolara yükseldiğini kaydetti.
"Etkili denetim ve yaptırım şart"
Tomruk, araştırmada Türkiye`de korsan yazılım kullanım oranının bir önceki yıla göre 1 puan azalarak yüzde 64`e gerilediğinin belirlendiğini söyledi.
Türkiye`de üst üste üç yıldır korsan yazılım kullanımı oranının birer puan azaldığını ifade eden Tomruk, buna karşın neden olduğu ekonomik kayıpların yüzde 250 artarak yılda 314 milyon dolara ulaştığını kaydetti.
`Korsan yazılımla mücadelenin daha başarılı olabilmesi için denetim ve yaptırımların daha da etkinleştirilmesi gerekiyor` diyen Tomruk, `Korsan yazılım kullanımı azaltılırsa Türkiye, genç nüfusunun da etkisiyle bilişim teknolojileri sektöründe faaliyet gösteren yerli ve yabancı yatırımcılar için cazibe merkezi haline gelir` dedi.
"36 bin kişiye istihdam sağlanır"
Tomruk, korsan yazılım kullanımının önlenmesi açısından Türkiye`de mevzuatın yeterli olduğunu ancak uygulamanın istenilen hızlara ulaşamadığını, bunun da ekonomik kayıpları artırdığını ifade etti. Korsan yazılım kullanımında sadece 10 puanlık bir düşüşün, sektörde 36 bin kişiye istihdam imkanı sağlayacağını vurgulayan Tomruk, bunun GSMH`ya 1 milyar dolarlık ilave gelir anlamına geldiğini belirtti.
IDC`nin araştırmasına göre, 2006 yılında bazı ülkelerdeki korsan yazılım kullanım oranları yüzde olarak şöyle:

Türkiye: 64
Avusturya: 26
Belçika: 27
Danimarka: 25
Finlandiya: 27
Fransa: 45
Almanya: 28
Yunanistan: 61
İrlanda: 36
İtalya: 51
Hollanda: 29
Portekiz: 43
İspanya: 46
İngiltere: 27
Japonya: 25
Macaristan: 42
Polonya: 57
Brezilya: 60
Meksika: 63
Malezya: 60
Tayvan: 41

Yeni Jenerasyon Dizüstüler

Teknoport.Com,Tekno,Teknoloji Haberleri,Bilim HaberleriLG Electronics, kablosuz bağlantıda 5 kat daha hızlı yeni Santa Rosa dizüstü platformu ile kullanıcıları kendine hayran bırakıyor. Gelişen uluslararası laptop endüstri’sinin lider markası LG, Intel’in yeni jenerasyonu Centrino’ya sahip yeni dizüstü platformu Santa Rosa’yı kullanıcının beğenisine sunuyor. 15.4 inç’e sahip R500/E500, 14.1 inç’lik R405 ve 12 inç R200 serisi ile toplam dört modelin yeraldığı Santa Rosa ile LG, tüketicisine üstün performans ve tasarımın en güzel örneklerini sergiliyor. LG Gulf FZE Başkanı C. H. Lee açıklamasında, LG’nin teknoloji liderliğini bu eşsiz tasarımlarla birkez daha gözler önüne sererken, amaçlarının üründe teknik özelliklerin yanı sıra dizayna da öncelik veren kullanıcıların ihtiyaçlarını karşılamak olduğunu dile getirdi. C. H. Lee, LG’ nin sektörde Santa Rosa dizisini çıkaran ilk marka olduğunu da vurguladı.

Intel Core 2 Duo işlemcili, mobil chip ve güncel kablosuz LAN, turbo hafızaya sahip Santa Rosa platformu üstün performans ve internet’e kablosuz hızlı bağlantı sağlıyor.

Seri arasında Intel Core Duo T7100 CPU işlemciye sahip, 2 GB dual kanal hafızalı E500 modeli de, 160GB HDD’li turbo hafızasıyla dikkat çekiyor.
(Hürriyet)

Üç Boyutlu New York Haritası

Teknoport.Com,Tekno,Teknoloji Haberleri,Bilim HaberleriYazılım devi Microsoft firmasının, ABD’nin New York kentinin 3 boyutlu haritasını ücretsiz olarak hizmete sunduğu açıklandı.New York haritası, firmanın “Windows Live Search Maps” adıyla başlattığı ve ABD, İngiltere ve Kanada’daki bazı kentlerin 3 boyutlu haritalarını ücretsiz olarak kullanıma sunan hizmeti kapsamında yer alıyor. New York’un sanal haritası, kentin genel görünüşü ve önemli noktaları dışında; kentteki trafik akışı, yol tarifleri, görülecek yerler, gidilmesi önerilen restoranlar konusunda da bilgi veriyor. (ntvmsnbc)

Bilgisayarlar İşaret Dilini Anlayacak

Teknoport.Com,Tekno,Teknoloji Haberleri,Bilim HaberleriGünlük yaşamın ayrılmaz parçası haline gelen bilgisayarlar artık işaret dilinden de anlayacak.ODTÜ ve Bilkent Üniversitesi öğretim üyelerinin desteğiyle ODTÜ Teknokent`te bilgisayara, tanımlanan işaretlerle komut verilmesini sağlayan yeni bir teknoloji geliştirildi. Fare ve klavye gereksinimini ortadan kaldıran teknoloji, özellikle özürlülere bilgisayar kullanımında kolaylık sağlamayı amaçlıyor. Simsoft Bilgisayar Teknolojileri Ltd. Şti.Yazılım Mühendisi Tunca Selbes, ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Volkan Atalay ve Bilkent Üniversitesi Bilgisayar Teknolojisi ve Bilişim Sistemleri Bölümü Öğretim Üyesi Serkan Genç`in destekleriyle geliştirdikleri yazılımla el hareketlerinin web kamerası aracılığı ile bilgisayara tanıtılabildiğini kaydetti.

İşaret diliyle bilgisayar kullanırken, el hareketlerinin bilgisayar tarafından tanınabilmesinin önem taşıdığını söyleyen Selbes, ekran üzerindeki herhangi bir ikonun parmakla işaret edilerek işlem yapılabildiğini söyledi.

Selbes, "Ekran üzerindeki herhangi bir noktayı, fareyi hareket ettirerek göstermek yerine direk parmağımız ile işaret edebiliriz. El ile tutma hareketi yaparak herhangi bir dosyayı taşıyabiliriz. Yine, bir el komutu ile dosyayı silebiliriz. Tutma hareketi ile ekrandaki 3 boyutlu bir objeyi çevirebiliriz. Böylece bilgisayara aktarmak istediğimiz komutu herhangi bir cihaz kullanmadan daha doğal bir şekilde gerçekleştirmiş oluruz" dedi.

Selbes, uygulamayı bir simülasyon yazılımında kullandıklarını ve denediklerini belirterek, bilgisayara tanıtılan el hareketleriyle pek çok fonksiyonu fare ve klavye olmadan yerine getirebildiklerini ifade etti.

El hareketi tanıma sistemleri ile kullanıcıların kolay bir şekilde bilgisayar kullanmalarının hedeflendiğini anlatan Selbes, "Gelecekte bilgisayar kullanımı bazı cihazların kullanımı yerine daha doğal yollardan gerçekleşecek ve bilgisayarlarla iletişim, insanların kendi aralarında kullandıkları işaret, mimik ve seslerin kullanılmasıyla olacaktır. Dolayısıyla, bilgisayar kullanmak, bir insanla iletişime geçmekten farksız bir hale gelecektir. Böyle doğal bir şekilde bilgisayar kullanımının en önemli bileşenlerinden biri de el hareketlerinin bilgisayar tarafından tanınabilmesidir. El hareketleri ile bir farenin yapabileceğinden çok daha fazlasını, daha kısa bir sürede yapmak mümkündür" diye konuştu.

Selbes, sistemin çalışması için sadece ucuz bir web kamerasına ve kameradan gelen görüntüleri analiz ederek, kullanıcının hareketlerini tanıyan bir görüntü işleme yazılımına ihtiyaç olduğunu belirtti.

Selbes,"El hareketi tanıma sistemleri sağır ve dilsiz vatandaşların kullandığı el işaret dilini, normal duyan ve konuşan fakat el işaret dilini bilmeyen insanlara tercüme amaçlı kullanmayı da amaçlıyor. Sağır ve dilsiz kişinin yaptığı hareketler tanımlanarak, o kişinin ne demek istediği, sesli veya yazılı hale dönüştürülebilir ve bu sayede insan-insan ve insan-bilgisayar iletişimleri güçlendirilebilir" dedi.

Fare veya klavye kullanamayacak durumda hastalığı, özrü veya engeli olan kişiler için tanımlanabilecek el hareketleri ile bilgisayarla iletişim sağlanabileceğini kaydeden Selbes, 3 boyutlu nesne tasarımlarında, tasarımcıların iki elini kullanarak daha doğal bir şekilde nesneleri tasarlayabileceklerine imkan sağlanacağını dile getirdi.

Akıllı ev projelerinde, cihazların el ile uzaktan kontrol edilmesinin de bu yolla yapılabileceğini kaydeden Selbes, "Örneğin televizyonun bir el hareketi ile açılması, kapanması, sesinin kontrol edilmesi gibiişlemler, uzaktan kumandaya ihtiyaç duymaksızın yapılabilecektir" dedi.

Selbes, el ile ilgili uygulamaların tamamen hayal gücü ile sınırlı olduğunu belirterek, gelecekte bu uygulamalara sık rastlamanın mümkünolacağını söyledi.
(CnnTürk)

Elektrik Kablosu Tarih Mi Olacak

Teknoport.Com,Tekno,Teknoloji Haberleri,Bilim HaberleriAmerikalı bilim adamları, elektrik kablosu kullanmadan bir cihaza enerji iletmenin yöntemini buldu.Kablo kullanmadan cihaza elektrik iletildi. Massachusetts Institute of Technology’de (MIT) yapılan araştırmada, elektrikli cihazlara kablo kullanmadan elektrik iletebilen bir sistem oluşturan bilim adamları, enerji kaynağından 2 metre uzaklıktaki 60 vatlık bir ampulü kablo olmaksızın aydınlatmayı başardı. Buluşlarını Science dergisinde yayımlayan araştırmacılar, enerjiyi, biri ampulde, diğeri enerji kaynağında bulunan iki bakır bobin arasında elektromanyetik dalgalarla iletti. MIT’den Profesör Marin Soljacic başkanlığında yürütülen araştırmada oluşturulan sisteme, kablosuz elektrik sözcüklerinden türetilen “WiTricity” adı verildi.

Prof Soljacic, bu yöntemle iletilen enerjinin bir dizüstü bilgisayarı çalıştırmak için gerekli olandan çok daha fazla olduğunu belirtirken, iletilen enerji miktarının artırılması için sistemin daha da geliştirilmesi gerektiğini kaydetti.

Bilim adamları, bu yeni enerji iletim sisteminin özellikle geri dönüşümü sorun olan batarya probleminin çözümü için kullanılabileceğini belirtti.

Buna karşın, elektromanyetik dalgalarla enerji iletim yönteminin bazı araştırmalara göre kansere yol açabilecek olması, sistemin yararlılığı konusunda endişe yarattı.
(ntvmsnbc)

Mikro-robot’lar Mars’ı istila edecek

Gelecekte tenis topu büyüklüğündeki robotlar, Mars’ta mağara ve çatlaklara girerek araştırılmadık nokta bırakmayacak. LONDRA - Mikro-robot olarak adlandırılan küçük robot araçlar, Mars veya bir başka gezegenin yörüngesindeki uzay aracından paraşütle yüzeye bırakılacak. Paraşütte 1000 adet mikro-robot bulunacak. Her bir mikro-robot indiği noktayı araştıracak. Mikro-robotlar yüzeyde yuvarlanarak veya zıplayarak yol alacak. Mikro-robotların bir tarafları daha ağır tasarlanarak, dengelerini kaybetmeleri halinde, bozuk arazide dahi tek taraflı durabilmeleri sağlanacak.

Mikro-robotlar yaklaşık 5 santimetre çapında ve 100 gram ağırlığında olacak. Yapay kasları sayesinde tek zıplayışta 1.5 metre yol alması planlanan mikro-robotlar, operasyon ömürleri boyunca 50 km yol katedecek. Mikro-robotlar saatte 6 kez zıplayarak, 30 gün zarfında tahminen 120 kilometre kare alanı gezmiş olacak. Mikro-robotların üzerinde dijital fotoğraf makinesi, tayfölçer ve iletişim antenleri bulunacak.

MAĞARA VE ÇATLAKLARA GİREBİLECEK ABD’nin önde gelen araştırma kurumlarından Massachusetts Institute of Technology profesörü Steven Dubowsky, NASA’dan aldığı ödenekle mikro-robot prototipleri üzerinde çalışıyor. Steven Dubowsky

Gelecek yılın Eylül ayında ilk mikro-robotlar, New Mexico Çölü’ndeki mağaralara bırakılarak denemeler yapılacak. Dubowsky araştırmayı şöyle özetliyor; “Mikro-robotların en önemli özelliği mağara ve çatlaklara sızabilmeleri. Mars’ta bulunan Spirit ve Opportunity mağaralara giremez, girse dahi çıkamaz. Böylece normalde incelemesi mümkün olmayan noktalar araştırılabilecek; özellikle derin mağaralar ve yeraltı tünelleri gibi.”

MEVCUT ARAÇLARA GÖRE AVANTAJLARI Mikro-robotlar, küre şekilleri sayesinde bugünkü araçların sürünemeyeceği arazilerde yol alabilecek. Halen Mars’ta bulunan Spirit ve Opportunity gibi araçların yürümesi için arazinin düz olması gerekiyor. Ayrıca mikro-robotlar bir bölgeye çok sayıda bırakılacağı için, birkaçının yok olması keşfin genel seyrini olumsuz etkilemeyecek. Mağara keşiflerinde mikro-robotlar üzerlerinde bulunan mesaj üniteleriyle merkezle iletişimi kaybetmeyecek. Dubowsky, 50 adet mikro-robotun 1 kilometre derinliğinde bir mağarayı bütünüyle araştırabileceğini belirtiyor.

Mikro-robotlarla bir gezegenin keşfedilmesi fikri şimdilik uygulanabilir gözükse de, pratikte uygulamaya geçmesi en 10 yıl alacak.

Bu oyunun birincisi uzaya gidecek

Yakında çıkacak olan yazılım programı Windows Vista'nın çıkışını kutlamak için Microsoft ve AMD, geniş çaplı, online ve offline oynanabilen puzzle 'Vanishing Point'in kurallarını açıkladı ve oyunu başlattı.

'Vanishing Point', zorlu bir mücadele ve büyük ödüllerle online oyunların çıtasını yükseltiyor. Dünyanın her yerinden oyuncular, şimdiden oyunla ilgili forumlar oluşturup binlerce online mesaj yayımladı. Microsoft yetkilileri, 500 bin dolar civarında (yaklaşık 720 bin YTL) ödül söylentilerini doğruladı ve kazananın Rocketplane adlı şirketin düzenlediği uzay yolculuğuna gitmeye hak kazanacağını söyledi.

Uçan taksiler geliyor

Bilimkurgu filmlerinde sık sık rastladığımız havaya kurulan raylarda otomatik hareket eden trenler, iki yıl sonra İzmit’te gerçek olacak.Direkler üzerine döşenecek raylarda gidecek beş oturma kapasiteli vagonlar, taksi gibi kullanılacak. Vagonu bir tuşa basarak hareket ettiren yolcu, hiçbir yerde durmadan istediği yere varacak. Aralarındaki uzaklığı otomatik ayarlayan vagonlar, ayakta üç yolcu da alabiliyor.

Patenti alınan ve ilk aşamada TÜBİTAK’la yüklenici firma TABOSAN’ın 12 milyon YTL’yi yarı yarıya üstlenenerek gerçekleştireceği proje Sekapark’ta yapılacak.

Projenin daha sonra bütün İzmit’e yayılması ve monorail sisteminin dünyaya satılması planlanıyor. Tam otomatik monorail sistemi, Avusturyalı Prof. Alexander Lenchner’in projesi. Prof. Lechner’ın projesini Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Haluk Örs’le paylaştı. Prof. Örs de projeyi TÜBİTAK’a götürerek, Yenilik ve Destek Programlığı Başkanlığı tarafından destek aldı.

TÜRKİYE’DE ÜRETİLECEK

Uzun yıllardır kişisel raylı ulaşım sistemleri üzerine konuşulduğunu ancak hiçbir ülkenin gerçekleştirmediğini söyleyen Prof. Lenchner, bilgisinin bir projede gerçekleştirilebildiği görmesini sağladığı için Türkiye’ye teşekkür etti.
Ulaşımla beraber mimaride de yeni çözümler üretilmesini sağlayacak projenin, ilk olacağı için zorluklar yaşanacağını anlatan Prof. Lenchner, "Sistem pahalı olabilir ama geleceğin ulaşım yöntemi şimdiden uygulanacak. Kullanımı sırasında çok ekonomik ve çevreci" dedi. Sekapark etrafında yapılacak prototip 2 kilometrelik Sekaray adı verilen ağın 24 ayda tamamlanması bekleniyor.

Şirket, sistem için ray, vagon ve diğer ihtiyaçları Türkiye’de üretecek. Sistemin patenti de Türkiye’de olacak. Havalimanları, gökdelenler gibi çelik konstrüksiyon ağırlıklı yapılar gerçekleştiren TABOSAN, prototipin gerçekleşmesi sonrası sistemin benzerlerini önce Türkiye’de, sonra yurtdışında kurmayı planlıyor.

Şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Engin Gökmen, Ar-Ge’ye önem verdiklerini, dünyada ilki gerçekleştirecek olmaktan mutluluk duyduklarını söyledi.

Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu da projeye ilk aşamada manevi katkı verdiklerini söylerken "Parasal katkımız yok ama tarihi bir güne tanıklık ediyoruz. Kocaeli’ni ileri götürecek bir projedir" dedi. Konuşmaların ardından sistemin maketi açıldı.

NASA Mars'a uçuracak

Amerikan Havacılık ve Uzay Ajansı (NASA), Mars'ın iki uydusu Deimos ve Phobos'a robot ve insanlı uçuş yapılması amacıyla kasım ayında uluslararası bir toplantı düzenleyecek.Birçok bilim adamının, Güneş Sistemi dışından asteroidlerin bulunduğunu düşündüğü uydulara seyahat için, uluslararası bir işbirliğinin daha güvenli olacağını düşünen NASA'nın, California'daki Ames Araştırma Merkezinde yapılacak keşif konferansında, araştırmacılar, Deimos ve Phobos'a insansız ve insanlı uçuşlar için yeni fikirlerini açıklayacak, ayrıca bunların Kızıl Gezegen'in keşfinde bir geçiş kapısı olarak nasıl kullanılabileceğini anlatacaklar.

Konferansta, insanlı uçuş yapılırsa astronotların Phobos ve Deimos'ta neler yapabilecekleri, bu iki küçük gezegeni Mars'ın keşfinde nasıl kullanabilecekleri ve bunun için ilk başta bir insansız robot seyahatinin gerekebileceği dile getirilecek.

Rusya, 2009'da Phobos'a göndermeyi ve bu uydudan numune getirmeyi planladığı, Phobos-Grunt adlı çok uluslu bir programla bu projeye önderlik ediyor.

Mars'ın en büyük uydusu Phobos, aynı zamanda Kızıl Gezegen'e en yakını.

AB, Intel'i tekelci davranmakla suçluyor

AB, Intel ile AMD arasında devam eden rekabette, Intel'i, rekabet karşıtı strateji izlediği ve AMD'yi engellediği gerekçesine dayanarak tekelcilik ile suçladı.AB, Intel'e, rekabet içerisinde bulunduğu AMD'nin müşterilerine ulaşmasına engel olduğu gerekçesi ile tekelcilik suçlamasında bulundu.

AB, Intel'i, işlemcilerini satmak için, bilgisayar üreticilerine çok büyük miktarda geri ödemede bulunmak, AMD işlemci kullanılan üretim hatlarının geçiktirilmesi ya da iptal edilmesi için ödeme yapmak ve bazı sunucu üreticilerine, işlemcileri maliyetinin altında satmak ile suçluyor.

AB komisyonu, Intel'in bu davranışlarının, en büyük rakibi AMD'yi pazarın dışına itmek amacını taşıdığı yorumunu yaparken, neden olan olarak gösterilen üç davranışın da birbirini güçlendiren, rekabet karşıtı stratejinin bir parçası olduğunu belirtiyor.

Intel'in bu ilk suçlamalarkarşında cevap verip, sözlü savunma hakkı araması için 10 haftası bulunuyor. Bu süre sonunda AB'nin karar alması durumunda, Intel'in para cezasına çarptırılması mümkün.

AMD, çevreyi korumada kararlı

AMD, küresel üretim faaliyetlerinde, kurumsal tesislerinde ve ürünlerinde sera gazı salımını azaltmaya yönelik 2007 hedefini yüzde 40 oranında aştı.Yedinci Yıllık Küresel İklim Koruma Planı, AMD’nin bütünlüklü yaklaşım kararlılığını yenileyerek ürün geliştirme, küresel faaliyetler ve personel girişimlerini aynı çatıda topluyor.

İlk yıllık Küresel İklim Koruma Planı’nı 2001 yılında yayımlayan AMD, şirketin normalleştirilmiş sera gazı salımını 2002’den bu yana yüzde 50’den fazla azaltarak EPA İklim Liderleri 2007 hedefini yüzde 40 oranında aştı.

AMD yaptığı açıklamada, küresel üretim faaliyetlerinde, kurumsal tesislerinde ve ürünlerinde sera gazı salımını azaltmaya yönelik 2007 ve sonrası hedeflerini de yeniledi. AMD’nin yedinci yıllık Küresel İklim Koruma Planı, şirketin enerji tasarruflu ürünler, sürdürülebilir üretim ve faaliyetler ve kurumsal liderlik girişimleriyle iklim üzerindeki etkisini azaltmak için süregelen stratejisinive hedeflerini vurguluyor.

AMD, iklim koruma hedeflerine ulaşmak için Dresden’deki yüksek randımanlı ortak hareket, ısıtma ve soğutma enerjisi üreteçleriyle çalışan kalıp üretim fabrikasını genişletti ve mutlak perflüoro bileşim salımını 1995’teki düzeye göre yüzde 95’ten fazla azalttı. Ayrıca, Texas Austin’deki faaliyetleri için Austin Energy’nin GreenChoice programıyla yüzde 100 yenilenebilir enerji satın aldı ve dünya çapındaki tesislerinde verimlilik iyileştirmelerine giderek normalleştirilmiş enerji tüketimini yaklaşık yüzde 40 azalttı.

Yedinci yıllık küresel iklim koruma planlarının, küresel enerji verimliliklerini artırmak için kurumsal tesisleri nasıl işleteceklerinden, watt başına daha yüksek performans sağlayan ürünleri nasıl geliştireceklerine kadar her alanda değerlendirmeler ve iyileştirmeler içerdiğini belirten AMD Yönetim Kurulu Başkanı Hector Ruiz, faaliyetlerinin her dalında enerji verimliliğine odaklanarak, sadece çevre üzerindeki etkilerini azaltmakla kalmadıklarını, dünyanın, el bilgisayarlarından veri merkezlerine kadar her yerde enerji tasarruflu işlemcilerle tanışmasını sağladıklarını söyledi.

Çevreyi korumaya sürdürülebilir bir kararlılık sergileyen AMD’nin 2007 Küresel İklim Koruma Planı’ndaki bazı hedefler şunlar:

  • 2010 yılı itibariyle, normalleştirilmiş sera gazı salımını 2006 düzeyine göre yüzde 33 daha azaltmak (karbon eşdeğeri salımlar/üretim endeksi ile ölçülür)
  • 2010 yılı itibariyle, normalleştirilmiş enerji tüketimini 2006 düzeyine göre yüzde 40 daha azaltmak (kilovat saat/üretim endeksi ile ölçülür)
  • Endüstriye gerek ürün gerek kurum açısından enerji tasarrufu bilinci alanında liderlik yapmak

Vista DVD'si üzerindeki adamlar kim?

Kwisatz isimli biri tarafından Windows Vista DVD'si üzerinde üç tane adamın resmi keşfedildi. Bu adamlar kim? Bill Gates bu adamlar ve resim hakkında bir bilgiye sahip mi?

Bu günlerde internet ve bilgisayar çevrelerinde bu garip durum konuşuluyor. Bugüne kadar Microsoft CD'leri veya DVD'leri üzerinde rastlanmadık bir olay. Sadece bir espiri, şaka veya kendini beğenmişlik olarak algılanabilecek bu durum herkesçe hoş görülsede bu adamların kim olduğu sorusu kafaları kurcalamıyor değil.

Kwisatz sahip olduğu Nikon 5700 fotoğraf makinesiyle elinden geldiğince DVD'ye zoom yapmış bulunuyor. Kişilerde ortada. Aynı zamanda DVD baskısının üzerinde bu adamların resmi dışında başka holografik resimler olduğunada şahit olmuş, fakat onların ne tarif ettiği konusunda tam bir bilgiye sahip olamamış.

Beyindeki anıların resmi çekildi

ABD’li uzmanlar, beyinde anıların oluşum anı sırasında hücreler arasındaki iletişimi gösteren yüksek çözünürlükte fotoğraflar çekmeyi başardılar.Bilimadamları, beyindeki anıların haritasını çıkarmanın yolunu açacak bir keşif yaptı.
Araştırmada, bir farenin labirentte yolunu bulmasına kadar geçen süre içinde, beynindeki sinir hücreleri arasında 10 bin sinaps, yani kimyasal haberleşme olduğu anlaşıldı.

Bunu anlamak için ilk fare grubunun labirentte serbestçe dolaşmasına izin verildi, ikinci gruba hafıza kaybına neden olan ilaç verildi, üçüncü grup ise kontrol amacıyla kullanıldı. Sonuçlar ise üç grubun beyin faaliyetleri karşılaştırılarak elde edildi.

İncelenen bölgedeki sinir hücrelerinin her zamankinden daha güçlü şekilde birbirlerine bağlandıkları tespit edildi.

Uzmanlara bakılırsa bu sayede ileride insan beynindeki anıların haritası dahi çıkarılabilir.

Ampulü patlatan Türk buluşu

Türk araştırmacılar, Edison'un icat ettiği ampule alternatif nanoteknoloji ürünü ışık kaynağı üretti. Bu müthiş buluş Bilkentli araştırmacıların imzasını taşıyor. ”Ayarlanabilir beyaz ışık” teknolojisi ile Edison’ın icat ettiği Ampuller tarih olacak. Edison’ın keşfi olan ampuller ısıyı ışığa dönüştürüyordu. Türk imzası taşıyan buluş ise üretilen nanokristalli ledler ile elektrik enerjisini direkt ışığa çeviriyor. LED (Light Emitting Diode, Işık yayan Diyot) tabanlı ışık kaynaklarının ömrü 23 yıl sürecek. Türklerin müthiş buluşu otomobillerin aydınlatma sistemini de kökten değiştirecek.
Üstelik bu yeni ışık kaynağı yüzde 90 oranında enerji tasarrufu sağlıyor. Yeni buluş, enerji tasarrufu ile küresel ısınma sorununa da çözüm yolunda katkı sağlayacak. Bu müthiş çalışma, dünyanın en prestijli dergileri arasında bulunan ''NANOTECHNOLOGY'' dergisinin 14 Şubat 2007 baskısında da kapak konusu oldu.
Müthiş buluş, Bilkent Üniversitesi Fizik Bölümü ve Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Hilmi Volkan Demir ile öğrencileri Sedat Nizamoğlu, Tuncay Özel ve Emre Sarı'nın imzasını taşıyor.
Demir, başkanlığını yaptığı araştırma grubunun, nanokristal kullanarak beyaz ışık üretimini dünyada ilk kez ayarlanabilir renk özellikleri ile başardıklarını kaydetti.
LED'lerin günümüzde ampulsüz trafik ışıkları, kamera, mikroskop ışık kaynakları gibi kullanım alanları olduğunu ifade eden Demir, “LED'ler, evlerimizde kullandığımız ampuller ve florasan lambalarının yerine geçecek. Keşif, geleceğin iç mekan ve otomotiv aydınlatma fonksiyonlarını tamamen değiştirecek nitelikler taşıyor” dedi.

BİR ÖMÜRDE 4 AMPUL
Yeni teknoloji ürünü ışık kaynaklarının çok uzun yıllar dayanabildiğini ve elektrik enerjisini bire on oranında az kullandığını belirten Demir, ”Ampullerin dayanaksızlığını evimizde ne sıklıkta ampul değiştirdiğimizi düşünerek kolayca anlayabiliriz. Bir LED'i günde 12 saatten 23 yıl süreyle kullanabilmemiz mümkündür, bu da ortalama yaşamda sadece 4 defa ışık kaynağını yenilemek anlamına geliyor” dedi.
LED'lerle tüm dünya elektrik harcamasının yüzde 50 miktarında azaltması öngörülüyor. Dünyada üretilen tüm elektriğin yüzde 20'si aydınlatmada kullanılıyor. Tüm bu nedenlerden dolayı nanokristal katkılı beyaz ışık kaynakları hem bilim dünyasında hem de endüstride büyük ilgi çekti. Bu müthiş buluşun tasarımı, modellemesi, fabrikasyonu, deneysel karakterizasyonu ve kuramsal analizi de dahil olmak üzere tüm basamaklarının Bilkent Üniversitesi'nde gerçekleştirildi. Şimdi geriye sadece üretmek kaldı.

Cep telefonu dinlemeye son

Satışı için izin beklenen Gold Lock isimli program ile cep telefonları dinlenebilmesini imkansız hale gelecek. Teknosafe isimli firmanın pazarlama müdürü Ersin Özkan, bir İsrail firmasından Gold Lock isimli programın Türkiye distribütörlüğünü aldıklarını ve programın satışı için izin beklediklerini söyledi.
Program nasıl çalışıyor?
''Program, cep telefonlarının dinlenmesine karşı iki kat güvenlik duvarı oluşturmakta. 1024 bit asimetrik ve 256 bit simetrik şifreleme sayesinde telefonların dinlenebilmesi imkansız hale gelmekte. İngiliz Colombia Üniversitesi'nin hazırladığı bir rapora göre 1024 bit şifrelemeyi bir saniyede 1 milyon işlem yapan bir bilgisayarın çözebilmesi için 300 milyar yıl gerekmekte.
Şifrelemeye geçiyor
Üstelik, bu sistemde her telefon görüşmesinde farklı şifreleme yapılmakta. Böylece telefonun dinlenebilmesi imkansız hale gelmektedir. Program ile birlikte cep telefonu iki modlu olarak çalışmaktadır. Birinci modda normal görüşmeler yapılabilmekte, ikinci modda ise sadece kriptolu görüşmeler yapılmakta. Kriptolu görüşme için karşı taraftaki telefonda da güvenlik programının yüklü olması gerekmekte.''
Fiyatı 1000 dolar
Programın symbien işletim sistemli tüm cep telefonlarına yüklenebileceğini ifade eden Özkan, ürünü 1000 dolardan piyasaya sunmayı planladıklarını söyledi. Piyasada izinsiz olarak çok daha düşük güvenilirlikli programların 3-4 bin avro fiyat ile satıldığını öğrendiklerini kaydeden Özkan, kendilerinin satışa sunacağı ürünün ise çok daha ekonomik olduğunu sözlerine ekledi

Bilim Adamlar İnsanın 4 Boyutlu Görüntüsünü Elde etti


Kanadalı bilim adamları, bilgisayar aracılığıyla 4 boyutlu insan görüntüsü elde ettiler. 3 bin vücut kesitinin yüklendiği bilgisayar programı sayesinde elde edilen modelde, hastalığın vücudun neresinde oluştuğu ve nasıl göründüğü ayrıntılı bir şekilde saptanabiliyor.

Doktorlar da bu program sayesinde ameliyat öncesinde en etkin biçimde hazırlanabilecek. "Caveman" (Mağara adamı) adı verilen program, Calgary Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde MR, CAT Scan ve röntgen görüntüleri aracılığıyla yaklaşık 6 yılda geliştirildi ve 1.5 milyon dolara mal oldu.

Fakülte müdürü Christoph Sensen, "Bugün, bu tür görüntülü model tektir. Biz bu modeli, 50 değişik beyinle yapabiliriz. Çünkü herkesin kendi beyin modeli bulunmaktadır. Eskiden sadece tüm vücudun görüntüsü yoktu" dedi.

Sensen, bu modelin kanser, diabet, kas sklerozu ve alzheimer gibi hastalıkların genetiğini inceleme olanağı da vereceğini söyledi. Herhangi bir hastaya uygulandığında, görüntü ancak bir kabinin içinde, üçboyutlu gözlükle elde edilebiliyor. Aynen video oyununda olduğu gibi uzman, organları manipüle edebiliyor ve istediği organı mercek altına alabiliyor. Hasta, kendi durumu hakkında çok daha sağlıklı bilgiye de ulaşabiliyor.

Uzmanlar, çeşitli dönemlerde 4 boyutlu görüntüsü alınan bir hastaya, "Bu 6 hafta önceki durumun, bu ise şimdiki durumun. Ameliyat olsan iyi olur" diyebilecek.

28 Temmuz 2007 Cumartesi

Sıtmaya Dayanıklı Sivrisinek Üretildi



ABD’li araştırmacılar, laboratuvar ortamında, farelerde sıtmaya neden olan parazite direnç gösteren sivrisinekler üretti. Genetik yapısı değiştirilmiş sivrisineklerle normal sivrisinekler arasındaysa fark oluşmadı.

John Hopkins Üniversitesinden araştırmacılar, sıtmaya neden olan parazitin bulaşmasını engellemeyi sağlayan bir genle bazı sivrisineklerin genetik yapısını değiştirdi.

Aynı sayıdaki genetik yapısı değiştirilen sivrisinekler ve genetik yapısı değiştirilmeyen normal sivrisinekler, sıtma bulaşmış farelerin kanıyla beslendi. 9. kuşakta genleriyle oynanan sivrisineklerin oranının yüzde 70 olduğu, bu türün daha uzun süre yaşadığı ve daha fazla yumurtladığı görüldü.

Sıtmanın bulaşmadığı farelerin kanıyla beslenen genetik yapısı değiştirilmiş sivrisineklerle normal sivrisinekler arasındaysa fark oluşmadı.

Genetik yapısı değiştirilen sivrisineklerin üredikçe koruyucu genlerini diğer nesillere aktararak sıtmanın bir gün kontrol altına alınmasına yarayabileceklerini belirten araştırmacılar, ancak doğaya bu sivrisinek türünün salınmasından önce daha fazla araştırma yapılması gerektiğini vurguladılar. Ayrıca araştırmacıların deneylerinde insanda sıtmaya neden olan plasmodium falciparum bakterisi değil fareleri etkileyen plasmodium berghei bakterisini kullandıkları belirtildi.

Araştırma, Amerikan Ulusal Bilimler Akademisinin dergisinde yer alıyor.

ABD’li araştırmacılar, 2006 sonunda sıtmanın en ciddi haline yol açan paraziti etkisiz hale getiren bir aşı geliştirdiklerini açıklamıştı.

Dünya Sağlık Örgütüne göre sıtma her yıl 350-500 milyon kişiye bulaşıyor ve 700 bin ila 2,7 milyon kişinin ölümüne neden oluyor.

Kablo Kullanmadan Elektrik İletim Yolu Bulundu

Amerikalı bilim adamları, elektrik kablosu kullanmadan bir cihaza enerji iletmenin yöntemini buldu.
ANKARA - Kablo kullanmadan cihaza elektrik iletildi. Massachusetts Institute of Technology’de (MIT) yapılan araştırmada, elektrikli cihazlara kablo kullanmadan elektrik iletebilen bir sistem oluşturan bilim adamları, enerji kaynağından 2 metre uzaklıktaki 60 vatlık bir ampulü kablo olmaksızın aydınlatmayı başardı.
Buluşlarını Science dergisinde yayımlayan araştırmacılar, enerjiyi, biri ampulde, diğeri enerji kaynağında bulunan iki bakır bobin arasında elektromanyetik dalgalarla iletti.

MIT’den Profesör Marin Soljacic başkanlığında yürütülen araştırmada oluşturulan sisteme, kablosuz elektrik sözcüklerinden türetilen “WiTricity” adı verildi.

Prof Soljacic, bu yöntemle iletilen enerjinin bir dizüstü bilgisayarı çalıştırmak için gerekli olandan çok daha fazla olduğunu belirtirken, iletilen enerji miktarının artırılması için sistemin daha da geliştirilmesi gerektiğini kaydetti.

Bilim adamları, bu yeni enerji iletim sisteminin özellikle geri dönüşümü sorun olan batarya probleminin çözümü için kullanılabileceğini belirtti.

Buna karşın, elektromanyetik dalgalarla enerji iletim yönteminin bazı araştırmalara göre kansere yol açabilecek olması, sistemin yararlılığı konusunda endişe yarattı.

Google Microsoft'u Solladı


Google Microsoft'u solladı

Arama motoru Google, geçen ay ilk kez Microsoft'un sitelerini geride bırakarak, en çok ziyaret edilen internet sitesi oldu.

Araştırma grubu Comscore'un yayımladığı araştırma sonuçlarına göre, Google ve Google'a bağlı siteleri, geçen ay 528 milyon ayrı kullanıcı ziyaret etti. Google'a bağlı siteler arasında "YouTube" gibi video siteleriyle "Google Mail" de bulunuyor.

Comscore'a göre, Microsoft ve Microsoft'a bağlı siteleri ziyaret eden kullanıcı sayısı ise 526,9 milyon oldu.

Araştırmada, geçen yıl mart ayına göre Google'ı ziyaret edenlerin sayısının yüzde 13, Microsoft'u ziyaret edenlerin sayısının ise yüzde 4 arttığı belirtildi.

Comscore yetkililerinden Andrew Lipsman, Google'ın geçen yıl sonunda satın aldığı "YouTube" sitesini geçen ay 160,8 milyon ayrı kullanıcının ziyaret ettiğini söyledi. "YouTube" sitesine geçen yıl mart ayında 22 milyon ayrı kullanıcı girmişti.

Araştırmaya göre, Google ve Microsoft'tan sonra en çok tıklanan 3. site 473,3 milyon ayrı kullanıcıyla "Yahoo!", 4. site de 272 milyon kullanıcıyla "Time Warner" oldu.

Açık artırma sitesi "eBay" 256 milyon kullanıcıyla 5. sırada, internetteki ansiklopedi "Wikipedia" 212,1 milyon kullanıcıyla 6. sırada, "myspace"in de aralarında bulunduğu siteleri içeren Fox Interactive Media 151,2 milyon kullanıcıyla 7. sırada yer aldı.

Comscore'a göre, geçen ay en çok ziyaret edilen 8. site 149,6 milyon kullanıcıyla alışveriş sitesi Amazon, 9. site 129,3 milyon kullanıcıyla CNET, 10. site de 111,4 milyon kullanıcıyla arama motoru "Ask" oldu.

15 yıldan uzun süredir internet kullanıcılarının sayısını değerlendiren Comscore'a göre, geçen ay interneti yaklaşık 762 milyon ayrı kişi kullandı.

Japonlardan Robot İşçi



Bilim-kurgu filminden çıkmışa benzeyen 1,60 metre boyunda 68 kilo ağırlığındaki "HRP-3" adlı robot, kumlu yamaçta hareket edebiliyor, bardaktan boşanırcasına yağan yağmur altında çalışabiliyor.



"HRP-3", aralıksız 2 saat yürüyebiliyor, tornavidayı insan gibi hareket ederek gayet başarılı şekilde kullanabiliyor. Robot, 42 eklemi sayesinde insan vücudunun yapabileceği birçok hareketi yapıyor.

Robotun 2010'a doğru satışa çıkarılması planlanıyor. Yaklaşık 95 bin avroya satışa sunulması beklenen robotun en büyük müşterisinin, inşaat firmaları olacağı sanılıyor.

İnternet Yokken Maillerinizi Kontrol Edebileceksiniz

Google, Gears adlı yeni hizmetiyle çevrimiçi ve çevrimdışı dünyaları birleştirecek. İnternete bağlı değilken internetten çalışan uygulamaları kullanabileceğiz.


İnternette hepimizin kullandığı e-posta, takvim gibi uygulamaların en büyük sınırlaması internetin olmadığı zamanlarda ulaşılamamalarıdır. Google Gears ile bu sorunu çözmeyi hedefliyor. Google Gears tarayıcılar için açık kaynak kodlu bir eklenti. Şu an için Internet Explorer ve Firefox ile çalışabiliyor; yakında Opera ve Safari ile de uyumlu hale gelecek.
Daha Hazır Değil

Gears, internet bağlantısı olmadığı zaman normalde internet sunucularına gönderilmesi gereken bilgiyi kullanıcının bilgisayarında tutuyor ve internete bağlanıldığında sunucudaki bilgilerle eşitliyor. Google'ın RSS okuyucu uygulamasını Google Gears ile kullanmak mümkün. Yakın bir gelecekte Google'ın e-posta, takvim ve kelime işlemci gibi uygulamaları da Gears ile kullanılabilecek. Gears, ilk kez duyurulan çoğu Google hizmeti gibi beta aşamasında. Windows XP, Windows Vista, Mac OS X ve Linux işletim sistemlerinin altında çalışabiliyor.

Hem Mouse Hem Telefon

Sony'den hem fare hem telefon görevi gören ilginç bir tasarım.



Teknoloji devlerinden Sony, Vaio serisi için özel olarak tasarladığı enteresan bir ürünle kullanıcıların huzuruna çıktı. Hem telefon hem de fare özelliği bulunan üründe görüntülü ve sesli iletişime olanak sağlayan Skype için özel olarak tasarlanmış bir set bulunuyor.

Japonya pazarında satılacak olan ürün aynı zamanda dışarıya ses veren VoIP hoparlör olarak da kullanılabiliyor.

Uçan Fare Logitech Mx Air



Devrimlerin markası Logitech, klasik fare anlayışında da yeni bir çığır açıyor. İster optik olsun ister trackball bugüne kadar tüm fareler düz bir zemine bağımlıydılar. Logitech'in MX Air Mouse ¹²³ modeli ile artık havada da mouse kullanılabiiyor. Ne işe yarar ki diyebilecekler için aklıma gelen ilk kullanım alanı her geçen gün ev kullanıcılarına daha hızlı ulaşan "hepsi-bir-arada" bilgisayarlar olacaktır. Büyük ekranlı bu bilgisayarları kanepenizde uzanmışken kontrol etmek için sehpanın üzerinde fare sürüklemek gerekmeyecek. Televizyon kumandası kullanır gibi fare kullanabileceksiniz.
Gelelim nasıl çalıştığına. MX Air, 3 temel teknoloji ile öne çıkıyor



*Freespace motion control : Faremizin havada yön bulabilmesini ve gerekli yerde sabitlenmesini sağlayan teknoloji bu. Sezgisel imleç kontrolü olarak isimlendirebileceğimiz yöntem, denge sensörleri ile kusursuz bir odaklama ve takip etme kabiliyeti sağlıyor. Karşılaştırmalı algoritma hesapları ile maksatlı ve maksatsız el hareketlerini ayırt edebiliyor. Yani eliniz tirediğinde imleç harekete geçmiyor ki istemsiz olarak herkesin karşılaştığı bir durum olacaktır.
*Gesture Command : Bu fareyi kullanan herkesin, koro şefi olma ihtimali var Harekete dayalı komut sistemi keyif verecek bir eklenti. Mesela fare üzerindeki ses butonuna basılı tutarak, fareyi sağa doğru yatırmanız sesi kısarken, sola doğru yatırmanız sesi açmanızı sağlıyor veya müzik çalarken saat yönünde bir daire çizmeniz bir sonraki şarkıya geçmeyi sağlıyor.
*Wireless : Faremiz, 10 mt alanda tüm işlevlerini yerine getirebiliyor. Buna, sağ ve sol tuşlar arasında bulunan dokunmatik scroll özelliğide eklenince bilhassa multimedya programlarının yönetiminde keyifli saatlerin bizi beklediğini söyleyebiliriz.

Yeni Jabralar Kullanıcılarını Bekliyor




En dikkat çeken ürün ise 24 ayar altın kaplama ve paslanmaz çelik olmak üzere 2 farklı versiyonu bulunan Jabra JX10 Cara oldu.Jabra JX10 Cara'nın 24 ayar altın kaplama ve paslanmaz çelik olmak üzere iki versiyonu bulunuyor. 14 gr’lık ağırlığı ile oldukça hafif olan ürün, 6 saatlik konuşma süresi ve 200 saatlik bekleme süresi ile kesintisiz konuşmanın keyfini yaşatıyor.Jabra JX10 Cara• 14 gramın altında ağırlık • 3.9 cm uzunluk, 2 cm genişlik, 2 cm derinlik • DSP Teknolojisi • Tek tuşla eşleştirme • USB yoluyla PC'den şarj edilebilme • 6 saat konuşma, 200 saat bekleme süresi • Bluetooth fonksiyonunu, pil ve şarj durumunu gösteren LED ışık • İki farklı kullanım şekli – kancalı ve kancasız • Kolay ulaşılabilir ses kontrolü • Sesle arama, çağrı tutma, çağrı bekletme, son aranan numarayı tekrar arama, çağrı cevaplama, sonlandırma, reddetme özelliği • Dünyaca ünlü tasarımcı Timothy Jacob Jensen tasarımı • Tümü Timothy Jacob Jensen tarafından tasarlanmış masaüstü şarj ünitesi, deri taşıma kılıfı, araç şarjı ve deri boyun askısı

Taser XREP Elektrikli Mermi


Yaklaşık 100 feet = 30.48 metre öteden suçluyu bu mermiyle vurabilirsiniz.Bu mermi bir pompalı tüfekten atılabiliyor. Mermi 14 gramlık bir fişek içinde bulunuyor ateşlendiğinde saniyede 90 metre yol alabiliyor.Merminin arkasında bulunan 3 kanat havada dengeli gidip hedefi ıskalamasını engelliyor önde bulunan 4 adet sivri kısım elbise üstünden deriye ulaşıp akımın boşalmasına yol açıyor. Vücutla temas sağlandıktan sonra 20 saniye boyunca elektro şok uyguluyor buda sizin kaslarınıza hakimiyetinizi sıfırlayıp yere düşmenize sebep oluyor.

ODTÜ Sentetik Elması Buldu

Birkaç pil ve tuzla bir evin mutfağında bile üretilebilecek.ODTÜ’lü bilim adamları üretimi son derece pahalı olan sentetik elması, bir evin mutfağında birkaç pil ve tuz ile üretebilecek bir yöntem geliştirdi.ODTÜ buluşu ile ilgili ABD’de patent koruması aldı ve tüm dünyada geçerli olacak uluslararası patentin alınması için de işlemlere başladı. ODTÜ’lü araştırmacılar, dünyada yüksek bir maliyetle elde edilebilen sanayi elmasını, bir evin mutfağında bile üretilebilecek kadar kolay ve ucuz bir yöntemle ürettiler. ODTÜ buluşu ile ilgili ABD’de patent koruması aldı ve dünyada geçerli olacak uluslararası patentin alınması için de işlemlere başladı. Elmas yapımı için 6 voltluk bir batarya, sofra tuzu, bir miktar su, kloroform, uygun bir çözücü ve 2 adet çelik çubuğun bir araya gelmesi yeterli oluyor. Yeni teknikle üretilen elmasların, analiz çalışmaları tamamlandığında, tıp, otomotiv, beyaz eşya gibi pek çok sanayi dalında daha geniş yer bulması bekleniyor. EN SERT MADDE: ODTÜ Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Toppare, Yrd. Doç. Dr. Michael Pitcher ve Yusuf Nur’dan oluşan ODTÜ’lü çalışma grubu, doğadaki en sert ve dayanıklı maddelerden biri olan yapay elmas teknolojisinde yeni bir açılım getirmeyi başardılar. Prof. Dr. Toppare, elmasın doğada bilinen en sert ve dayanıklı madde olduğunu belirterek, sanayide çok geniş kullanılmasına rağmen, var olan yöntemlerle üretiminin ve işlenmesinin zor, maliyetinin ise yüksek olduğunu kaydetti. Elmasın üretiminde kullanılan polimerin pahalı teçhizatlarla ve patlayıcı özellikteki katalizörlerle yapılabildiğini vurgulayan Prof. Dr. Toppare, bu nedenle bu yöntemin sanayide yaygın olarak kullanılamadığını anlattı.TEHLİKESİZ YÖNTEM: Prof. Dr. Toppare, laboratuvarlarında kullanılan ve bu alanda yeni bir teknik olan elektrokimyasal yöntemle poli (hidridokarbin) adı verilen özel polimerin sentezinden yola çıkarak sentetik elmas üretebildiklerini belirterek, çalışmalarını şu sözlerle anlattı:"Laboratuvarımızda çok basit ve tamamen tehlikesiz bir yöntem olan elektrokimyasal yöntemle hidridokarbin polimerini sentezlemeyi başarmamız, sanayide bu özel polimerden elmas sentezinin yolunu açmış oldu. Keşfettiğimiz yöntem, bu özel polimeri bir evin mutfağında bile üretilebilecek kadar basit bir hale getirmiştir. Bunun için 4 tane kalem pilin oluşturduğu 6 voltluk bir batarya, polimeri hazırlayabileceğimiz bir cam kap, bu kabın içine yemeklerde kullandığımız sofra tuzu, bu tuzu çözmek için bir miktar su, kloroform ve kloroformun kaptaki çözeltide homojen dağılmasını sağlayan uygun bir çözücü ile 2 tane çelik çubuk gerekli. Eğer verdiğimiz bu reçete uygulanırsa 2 dakika içinde bu özel polimerin oluştuğu görülür. Elde edilen polimer argon gazı atmosferinde 1000 santigrat derecede bekletilirse sentetik elmasa dönüştürülür. Bu yöntem uygulandığında ülkemize ekonomik katkısı çok büyük olacak."DOĞADAKİ ELMASLA AYNI: Laboratuvar ortamında elde ettikleri elmasın doğadaki elmas türlerinden bir tanesi, ancak mücevheratta kullanılan elmastan farklı olduğunu anlatan Toppare, çalışmalarının temel amacının yüzeylerin elmas film halinde kaplanması olduğunu belirterek, "Yurt dışında birtakım karışımlardan elde edilen yeşil ve kırmızı renkli elmaslar, suni elmaslardır. Bizim kullandığımız yöntem sentetiktir ama üretilen ürün gerçek elmastır. Bu yöntemin ayrıcalığı polimeri çözeltisinden film olarak bir yüzeye kaplayıp fırınladığımızda yüzey üzerinde elmas film olarak elde edebilmemizdir" diye konuştu. Toppare, "x ışınları" analizi ile elde ettikleri sonuçların doğada bulunan elmasla bire bir tuttuğunu bildirdi.Sanayi tipi elmas nerede kullanılıyor Bıçak gibi kesici yüzeyler. Otomotiv sanayi. Tıpta platinin yerine.Yüzey kaplaması.Daha önce kimse yapamadı SANAYİ elması üretimi çalışmasının başlatılmasına fikirleriyle katkıda bulunan ODTÜ Kimya Bölümü Öğretim Üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Michael Pitcher, Amerika’da bu yöntemi yapmayı denediklerini ancak, Türkiye’deki yöntemden çok daha zor bir yöntemle yapabildiklerini dile getirdi. Yapay elmas elde etmek için kullandıkları bazı maddelerin yanıcı ve patlayıcı olduğunu kaydeden Pitcher, ODTÜ’de gerçekleştirilen yöntemi daha önce kimsenin tam anlamıyla yapamadığını belirtti.Elmas film kaplanan yüzeyler çizilmeyecekLABORATUVARDA polimeri çeşitli yüzeylere bir film halinde kaplanıp o yüzeyde elmas bir filme dönüştürme çalışmalarına başlandığını bildiren Levent Toppare, elmasın özelliklerinin ölçüm çalışmalarının tamamlanmasının ardından getireceği yenilikleri şöyle anlattı: "Bu çalışma istenilen sonucu verdiği takdirde, çizilmeye ve kimyasallara çok dayanıklı yüzeyler elde edilebilecek. Şu an çalışmamız laboratuvar aşamasında. Bunun endüstride uygulanabilmesi için kapladığımız ve ürettiğimiz elmasın sertliği aşınmaya olan mukavemetinin deneylerle ölçülmesi gereklidir. Eğer bu mümkün olursa, her türlü malzemenin üzerine bir şekilde kaplama yapıp onların aşınmaya karşı ömrünü uzatmak mümkün olabilir. Bu da sanayi elmasının otomotiv sanayinde daha da yaygın bir şekilde kullanılmasının yolunu da açabilir."

Asimo Robot Dönemi


HAYALLERİN GÜCÜ...
Honda mühendisleri 1986 yılında, insanla mükemmel bir uyum içinde çalışabilen robotlar üretmek amacıyla çalışmalara başladılar. Anahtar sözcükleri “zeka ve hareketlilik”ti. Fabrikalarda rastladığımız spesifik işleri yapan robotlar yerine gündelik yaşamda kullanılabilecek yepyeni bir robot yaratmaya çalışıldı. Bir yıl boyunca sadece robotun sahip olması gereken temel özellikleri tespit etmek üzerine araştırmalar yapıldı. Robot eşyalarla dolu bir odada yolunu bulabilmeli, merdiven inip çıkabilmeliydi. Bu amaçla prototipler geliştirildi ve üzerlerinde çalışıldı:1986 İlk iki ayaklı yürüyüş mekanizması E0, adım başı 5 saniyede gerçekleşen statik bir yürüyüş hızına sahipti. Ancak bu yeterli değildi, engeli alanlarda yürümek için dinamik bir yürüyüş gerekliydi.1987-1997Mühendisler insanın nasıl yürüdüğüne dair bir araştırma yaptılar. Dinamik bir yürüyüş için gerekli eklem bağlantılarını incelediler. Ve edinilen bilgiler doğrultusunda iki ayaklı yürüyüşün ilk simülasyonu E1’i ürettiler. E1 daha sonra geliştirildi ve ilk dinamik yürüyüş yapabilen E2 yaratıldı, sonraki aşamada ise daha dengeli yürüyüş için gerekli aksamlar eklenerek E3 oluşturuldu.1991-1993Honda yürüyüş stabilizasyonu üzerinden araştırmalara devam etti. E4 ile başlayan süreç, E5 ile merdiven ve eğimli alanlarda yürüyen bir mekanizmanın denenmesiyle sürdü, E6’da dinamik yürüyüş tüm aşamalarıyla tamamlanmıştı. Bu da mühendisleri mekanizmaya bir de vücut ekleyerek daha insansı bir robot geliştirmeye teşvik etti. 1993-1997İnsansı robotun ilk prototipi P1,175 kg ağırlığındaydı. Bilgisayar ve güç kaynağı sırtına yerleştirilmişti. Işığı kapatıp açma hatta birtakım nesneleri taşıma özelliğine sahipti. P2 ise dünyanın ilk otomatik insansı robotu olarak tarihe geçti. 210 kg ağırlığındaydı. Bu modelin tüm mekanizması kablosuz olarak üretilmişti. Yürüyebiliyor, merdivenleri inip çıkabiliyor, hatta alışveriş sepetini itebiliyordu.Tamamen otomatik iki ayaklı insansı robot P3, 1997 yılında tamamlandı. 130 kg ağırlığındaydı. Daha sofistike bir kontrol sistemiyle, yeni materyallerin eklenmesiyle mekanizması daha kompakt ve daha hafif bir hale getirilmişti.2000 (ASIMO)İşte ASIMO yaklaşık 14 yıldır süren bu araştırmaların ışığında ve kendisinden önceki 10 prototipin sağladığı bilgiler sayesinde doğdu. Bu araştırmalar sonucunda sadece 52 kg ağırlığında, kompakt, rahat yürüyebilen, kollarını geniş bir açıda hareket ettirebilen ve insana yakın tasarımlı bir humanoid ortaya çıktı. ASIMO adı ise İngilizce Yenilikçi Hareket Becerisinde İleri Adım kelimelerinin ilk harflerinden esinlenilerek yaratıldı. (Advanced, Step in, Innovaite, MObility) ASIMO NELERİ YAPABİLİYOR?ASIMO’nun 1.20 cm’lik boyu insanların yaşadığı mekanlara en uygun yükseklikte yaratıldı. 52 kg ağırlığındaki ASIMO, tıpkı bir çocuk gibi, küçük ve hafif, ama sevimli adımlar atıyor, hatta hoşlandığı bir müzik olursa dans bile ediyor. İşte ASIMO’nun diğer yapabildikleri; ASIMO şık ve kapıları açıp kapatabiliyor, masa veya tezgah üzerinde çalışabiliyor, Hareket kabiliyeti çok ileri düzeyde. Akıllı, gerçek zamanlı, esnek yürüyüş teknolojisi ASIMO yön değiştirirken duraksamadan yürümeyi sürdürmesini ve ani hareketlerde dengesini korumasını sağlıyor. Hafızasında kayıtlı yürüyüş tarzlarının çeşitli kombinasyonlarıyla yürüyebilen ASIMO köşelere geldiğinde kendiliğinden yön değiştirebiliyor, yürüyüş hızını azaltıp, çoğaltabiliyor. ASIMO’nun tutma, el sallama, eğilme gibi pek çok hareket kabiliyeti var. Aynı zamanda çok iyi konuşan ASIMO, 50’yi aşkın çağrı ve soruyu anlıyor, yanıtlıyor. 30 emri yerine getirebilen ASIMO, kendine yaklaşan insanları tanıyor, takip ediyor, kendisine gösterilen yöne ilerliyor ve insan yüzlerini tanıyarak onlara isimleriyle hitap edebiliyor.Bütün bu özellikleriyle ASIMO ve benzerleri gelecekte ihtiyacı olan yaşlılara, yatalaklara ya da tekerlekli sandalye kullanan kişilere yardımcı olabilir. ASIMO’yu ayrıca yangın söndürme ya da kimyasal madde kullanımı gibi tehlikeli görevlerde de kullanmak mümkün. Dolayısıyla ASIMO insanlığın geleceği için yaratıldı denilebilir. ASIMO DÜNYAYI DOLAŞIYOR...ASIMO, yaklaşık iki yıldır dünyayı dolaşıyor. Örneğin ABD’nin çeşitli bilim müzelerini ve eğitim kurumlarını dolaşarak onları bilime özendirmek ve onları hayallerinin gerçek olabileceğine inandırmak üzere 67.000’i aşkın gençle tanıştı. Bir zamanlar imkansız bir hayalden ibaret olan ASIMO, kendisi gibi becerikli kardeşlerini hayata geçirecek gençleri desteklemek üzere bir yarışmaya da ev sahipliği yapıyor. ASIMO önümüzdeki mart ayında Amerika’da ilköğretim okulları ve liseler arasındaki robot bilimi üzerine yapılan bir kompozisyon yarışmasının galibi olan ekibin okulunu ziyaret ederek, onlara robot biliminin geldiği noktayı gösterecek. ASIMO’nun bir ilgi çekici özelliği de gittiği ülkelerde devlet başkanlarıyla bir araya gelmesi, onların elini sıkarak, iyi dileklerini sunması. ASIMO’nun şimdiye kadar bir araya geldiği devlet başkanları arasında Almanya Başkanı Gerhard Schroeder ve İspanya Kralı Juan Carlos yeralıyor.

Dijital Dünyanın Sayısal Geleceği


Bilgi altyapısına yönelik çözümler konusunda çalışan EMC Corporation tarafından IDC'ye yaptırılan, dijital dünyanın geleceğine ilişkin araştırma çarpıcı sonuçları ortaya koydu.Çalışma, zengin medya ve kullanıcıların oluşturduğu ana yönlendiriciler tarafından belirlenen içerikler ve 1.6 Milyar internet kullanıcısı üzerinde yapılan araştırmayla ortaya çıkan çalışma, dünya çapında bireyler ve ticari kurumlar tarafından yaratılan ve kopyalanan dijital bilgilerin miktarını ve çeşitlerini ilk kez ölçen ve öngören bir proje olma özelliğini taşıyor."Büyüyen Dijital Dünya: 2010 Yılına Kadar Dünya Çapında Beklenen Büyüme" başlıklı çalışma dünyanın belirli bir senede yarattığı ve kopyaladığı bilgi miktarını ortaya çıkarıyor. 2010 senesine kadar tüm "dijital dünya"yla ilgili tahminlerde bulunuyor ve büyüyen dijital dünyaya katkıda bulunan belirli bilgi çeşitleri ve coğrafyaları tanımlıyor. Raporda elde edilen bulguların bireyler, ticari kurumlar ve toplum için çok önemli sonuçları bulunuyor.Bilgi okyanusu büyüyor- 2006 senesinde dijital dünyanın boyutu 161 milyar gigabitti. (161 exabit)- IDC, 2006 senesinden 2010 senesine kadar yıllık bilgi büyüme oranının 6 katına çıkmasını öngörüyor.- 2010 yılına gelindiğinde, dijital dünyanın yaklaşık %70'i bireyler tarafından yaratılacak ve dijital dünyanın en az %85'inin güvenlik, gizlilik, güvenilirlik ve uyumluluğundan kurumlar sorumlu olacak.2006 senesinde 161 exabitlik dijital bilgi yaratıldı, kopyalandı ve böylece de veri miktarındaki benzersiz büyüme devam etti. Bu dijital dünya, dünyada basılmış olan tüm kitaplardaki bilgilerin yaklaşık üç milyon katına ya da bir diğer deyişle, dünyadan güneşe uzanabilen, 93 milyon mil uzunluğunda toplam 12 kitap yığınına eşittir. IDC'ye göre, 2010 senesinde yaratılacak ve kopyalanacak bilgi miktarı 988 exabit'in altı katı oranında olacak. Bu da yıllık %57'lik bir büyümeye tekabül ediyor.2010 senesinde dijital dünyanın yaklaşık %70'inin bireyler tarafından yaratılacak olmasına rağmen, yaratılacak içeriklerin çoğuna, ağ üzerinde, veri merkezlerinde, sunucu sitelerinde, telefon, internet anahtarlarında ya da yedekleme sisteminde, kurumların eli bir şekilde değecek. Dijital dünyanın en az %85'inin güvenlik, gizlilik, güvenilirlik ve uyumluluğundan her boyutta işletme, ajans, hükümet ve derneklerin de dahil olduğu kurumlar sorumlu olacak.Her tür medyaya yer var- Görseller - Dünyadaki dijital kameralar, kameralı cep telefonları, tıbbi tarama cihazları, güvenlik kameraları gibi 1 milyardan fazla cihaz tarafından çekilen görseller, dijital dünyanın en büyük bölümünü oluşturuyor.- Dijital Kameralar - 2006 senesinde sabit dijital kameraların çektiği görsel sayısı dünya çapında 150 milyarı aştı. Kameralı cep telefonları ile çekilen görsel sayısı ise yaklaşık 100 milyardı. IDC, 2010 senesinde çekilecek görsel sayısının 500 milyarı aşacağını öngörüyor.- Video Kameraları - Günümüzden 2010 senesine kadar video kameraların kullanımı dakika bazında iki katına çıkacaktır.- E-posta - 1998 senesinde 253 milyon olan e-posta hesap sayısı, 2006 senesinde yaklaşık 1.6 milyara ulaştı. Aynı süre içerisinde, yollanane-posta sayısı, e-posta yollayan insan sayısından üç kat hızlı büyüdü. 2006 senesinde, yalnızca iki kişi arasındaki e-posta trafiği spam posta hariç, 6 exabit'ti.- Hızlı Mesajlaşma - 2010 senesine kadar hızlı mesajlaşma hesap sayısı 250 milyona ulaşacak. Bu rakama bireylerin işle ilgili yollayacakları hızlı mesajlar da dahil olacak.- Genişbant - Bugün, Internet kullanıcılarının %60'I, evlerinden, iş yerlerinden ya da okullarından, geniş bant çevrimlerine erişebiliyor.- Internet - 1996 senesinde, Internet'i düzenli olarak kullanan yalnızca 48 milyon insan vardı. O sene, World Wide Web - www yalnızca iki yaşındaydı. 2006 senesinde Internet kullanan 1.1 milyar insan vardı. IDC bu rakamın 2010 senesinde, 1.6 milyara ulaşmasını bekliyor.- Yapılandırılmamış Bilgi - Dijital dünyanın %95'ten fazlası yapılandırılmamış bilgilerden oluşuyor. Kurumlarda, yapılandırılmamış bilgiler tüm verilerin %80'inden fazlasını oluşturuyor.-o Uyumluluk ve Güvenlik - Bugün, dijital dünyanın %20'si uyumluluk kurallarına ve standartlarına tabiidir ve %30'u da yakın gelecekte güvenlik uygulamalarına tabii olacaktır.- Sınıflandırma - IDC bugün, organizasyon bilgilerinin %10'dan daha azının değerlerine göre sınıflandırıldığını ya da derecelendirildiğini öngörmektedir. IDC sınıflandırılmış veri miktarının yıllık büyüme oranının %50'den fazla olmasını beklemektedir. o Gelişen Ekonomiler - Gelişmekte olan ekonomiler dijital dünyanın %10'unu oluşturmaktadır. Bu oran gelişmiş ekonomilerden %30-40 oranında daha hızlı büyüyecektir.